6 ay… Çok değil 6 ay içinde hayatlarımız öyle bir değişti ki. Tüm insanlığı etkisi altına alan pandemi yüzünden bildiğimiz normal artık normal değil, geceler başka, gündüzler bambaşka… Son 6 ay içerisinde benim yaşamımda gerçekleşen değişimler ise pandeminin getirdiği kısıtlamalar ve belirsizlikler olmasa dahi normalimi bambaşka şekle sokmaya yetecek değişimler.
Öncelikle 6 aya yakındır kendi evimde kalmıyorum. Çünkü eşimle bir ev satın aldık ve bu evde tadilata giriştik. Bu süreçte eşim işi gereği çoğunlukla şehir dışında olduğundan eşimin ailesinin yanına taşındım çünkü hem ailelerimiz evin tadilatına yardım edeceği için hem de bir bebeğimiz olacağını öğrendiğimiz için böylesi daha uygundu. Elbette bebek haberini aldığımız andan itibaren tüm yaşamımız değişmeye başlamıştı bile. Bu arada işimden izin almış, doğumdan evvel tadilatı bitirip taşınarak bir düzen kurmayı ve bebeğe hazırlık yapmayı amaçlıyorduk. Ama tabi ki hayat bizim yaptığımız planların dışında gelişti. Pandemiden ve birtakım başka sorunlardan kaynaklı olarak evin tadilatında aksamalar oldu. Bu süreç tahminlerden çok daha fazla uzadı. Evimiz doğumdan evvel oturulacak konuma gelmediği için eşyaları taşımış olsak da eşimle biz ikimiz yeni evimize geçemedik. 4 hafta evvel ise minik kızımız İdil’i kucağımıza aldık. İşte hayatımdaki en büyük, en mucizevi değişim de bu oldu diyebiliriz. Bebek herseyi değiştirdi.

Ankara / Kasım,2020
Özetle son 6 ay içerisinde tüm yaşamım, alışkanlıklarım ve sorumluluklarım gerçek manada değişti. Peki bütün bunları neden mi anlatıyorum. Çünkü sizinle bir mucizeyi paylaşmak istiyorum. Minik kızım tam da şu an yamacımda mışıl mışıl uyurken, onun o minicik yüzüne bakıyorum. Yeni dünyaya gelen bir canlının sorumluluğu altında, ameliyat ağrılarım daha geçmemiş ve her gün hastalık, ölüm, deprem ve afet haberleri alırken kendime soruyorum; ben kimim, hayatımda neler oluyor… Tüm dünyayı saran kara bulutlar ardındaki o karamsarlığa ben de kapılıyorum. Sonra onun o minicik yüzüne bakıyorum. Öyle minik elleri, ayakları, ağzı ve burnu var ki… Ama öyle güzel, öyle özenilmiş bezenilmiş. Öyle gerçek dışı gibi ama bugüne kadar gördüğüm en gerçek… Bu minik muazzam bedenin ardındaki ışıltılı varlık dolduruyor tüm benliğimi. Ve bu varlık tam da kafamdaki sorularla boğuşurken bana bir gerçeği hatırlatıyor. Çok küçükten inanmaya başladığım bir gerçeği: “Her şey mümkündür”
Evet, Çin’de ortaya çıkan ve tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını yüzünden, hepimiz daha önce hiç bilmediğimiz farklı bir süreç yaşıyoruz ve bu süreçte yaşamlarımız, alışkanlıklarımız değişti, belki düşüncelerimiz, hayalerimiz bile değişti. Bundan sonra neler olacağını, önümüzdeki süreçte yaşamlarımızın nasıl devam edeceğini ise kimse bilmiyor. Eğer siz de izlediğiniz haberlerden, aldığınız havadislerden, yaşamın aksine aksine giden karamsar belirsizliğinden bunaldıysanız, size önerim bir bebeğin gözlerinin içine bakın. Bakın ve bütün bütün samimiyeti özlediğimiz şu dönemde o minik gözlerdeki ayıpsız amansız samimiyeti hissedin. Ya da ilk adımını atmadan evvel yüz kere düşmesini sonra korkusuzca yeniden ayağa kalkıp yeniden denemesini seyredin. Gerçek bir gülümseme görmek için bir bebeğin yüzündeki gülümsemeye bakın. Hatta imkanınız varsa dünyanın farklı yerlerinde eşit şartlarda yaşayamayan o masum minikler için bir şeyler yapın. Öyle çabuk dağılacak ki içinizdeki kara bulutlar, inanamayacaksınız. Çünkü onlar öyle bizden ama öyle kusursuzlar ki… O mucizevi küçük suratlara bakın. Biliyorum dağılıverecek kara bulutlar çünkü bu karmaşanın içinden çıkıp gelen minik mucizeme bakıyorum ve tüm benliğimde hissediyorum. “Umut hep var.” Teşekkür ederim minik kızım, İdil’im, dünyam benim.