
“Kitap okumayan meydan okuyamaz” bugün okuduğum Nuri Pakdil’in bu sözü beni düşündürdü. Bir an yaşamıma baktım ve hayatın aslında bir şeylere meydan okuyarak ilerlediğini farkettim. Daha ana rahmine bile düşmeden milyonlarca hücreye meydan okuyarak o yumurtaya ulaşmadık mı. Bir çocukken meydan okumasak yemek yemeyi ve ya yürümeyi öğrenemez hatta aynadaki aksimize meydan okumasak kendimizi bile tanıyamazdık.
Bebekken kendimize ya da korkularımıza karşı olan bu meydan okuma büyüdükçe çevremizdeki insanlara ve olaylara evrilmiş. Okulda arkadaş ortamımızda, çalışmaya başladığımızda iş ortamında, evlendiğimizde bile aile ortamında eşler arasında bu meydan okuma hep devam etmiş. Kimseyle yarışmak istemesem de kendimi hep bu meydan okumanın ortasında bulmuşum.
Daha trajik olan ise bu meydan okumaların karakterimiz üzerinde çok büyük etkileri olması. Hatta bazen değerimizi bu meydan okumaların belirlemesine izin vermemiz. Ama aslolan ne biliyor musunuz, değerimizi kimsenin belirlemesine izin vermemeliyiz. Bir yarışımız olacaksa, tıpkı bebekliğimizdeki gibi, bu yarış kendimizle olmalı, kendimizi bir konuda geliştireceksek yahut değiştireceksek bu sadece biz istediğimiz için olmalı. Bir başkası değil. Çünkü her ne kadar insanlığa umutla bakan biri olsam da insanların geneli özünde iyi ama gerçekte kötüdür. Ve yönlendirmeleri genellikle ego içerir. Gerçekten sizin iyiliğinizi düşünen pek az insan vardır. Tabii ki o insanlardan birine yahut birkaçına sahipseniz bu çok büyük zenginlik. Bu insanları tanımak çok zor değil. Onlar gösterişsizdir, tafra yapmazlar, hava atmazlar. Onları ağırladığınız zaman yataklarının kuş tüyünden olmasına aldırmazlar, mütevazidirler. Onları aramayı ihmal ettiğiniz zaman korkmazsınız kırılır incinir diye. Yani güzel insanlardır. Eğer böyle insanlarınız varsa onlara mutlaka kulak verin.
Benim kitaplara sığınmamın meydan okumakla alakası yok. Hatta tam aksine hayata meydan okumadan tutunabilmek için kitaplar en büyük yardımcım. Gerçeği fark ettikten sonra benim yarışım yalnızca kendimle oldu. Çünkü fark ettim ki en sevdiğimin meydan okuması bile bana bir getiri sağlamıyor. Oysa ne zaman kendime yöneldim o zaman hep bir adım ileri gittim. Anlayacağınız kötü komşu beni hiç ev sahibi yapamadı. Süregelen düzen bana uymadı. Tabi kendimle yarışmak derken egomun esiri olmaktan bahsetmediğimi anlamış olmalısınız. Arada ince bir çizgi olduğunu da kabul etmek gerek. Ziya ben sadece kendimle yarışırım diyen benciller de var ortalıkta.
Diğer taraftan, insan hiç meydan okumadan yaşayabilir mi bilmiyorum ama, bazen gerçekten meydan okumanız gereken zamanlar oluyor. O zamanlarda meydan okumayın diyemem. Ama hayatta birilerine veya birşeylere karşı meydan okurken gerçek yarışınızın kiminle olduğunu unutmayın.